belçika belçika bom bom bom

belçika belçika bom bom bom
şubap şubap bom şubap şubap bom

Pazar


vaan, tuuu, vantutrifor

yukarıda gördüğünüz bilet var ya, onu edacan aylar öncesinden kaptı. biletler satışa sunulur sunulmaz ışık hızıyla aldı. biz de (emre ve ben) pek sevgili david ve saz arkadaşlarını en ön sıradan izleme şansına sahip olduk. biletin hemen yanında duran kağıt ise, öylesine bir müsvette değildir. edanın konser sonrası sahneye atılıp ele geçirdiği, daha sonra da bana hediye ettiği playset in "satar called sun" lı bölümüdür. anlıycağınız eda konserin ağır topuydu. sadece biletleri ve playset i aldığı için değil.

konser öncesi -ben taksiyi bırakıp iş bankası kulelerine koştuğum sıralarda- david'in önüne çıkıp "do you remember meee?" diyen, playset i kontrol eden, motel i ekleten, bosphorous ta david e back vokallik yapan, konser sırasında david in gözünü alamadığı birisi varsa, o da edacandır. eda çok alemdir, bitanedir.


konserle ilgili bir diğer ayrıntı ise, her parçadan önce nasıl tempo tutmamız gerektiğini bize öğreten david sayensinde kendimizi kadınlar matinesinde gibi hissetmemiz. kah anahtarlarımızla peach tree'ye, kah parmaklarımızı şıplatarak, ellerimizi çırparak jesse james e, kah wooo woo hohoho'larımızla 1983'e eşlik ettik.

nerede el çırpmamız gerektiğini bize hatırlatan, gerektiğinde kendini metal konserinde sahip ilginç hareketler yapıp bizi şarj eden, konserin bir bölümünde soyunup yeşil atletiyle kalan davulcu ise dikkatimi david'ten fazla çekti. gözümü alamadım desem yeridir. ay çok tatlıydı.

bi de david'in türkiyeye konsere gelen her yabancı gibi öğrendiği ve bize söylediği türkçe laflar vardı ki, bir ara hohoho diye göbeğimi tutarak gülmeye başladım. "sağol şekerim" "ah be abiiiğ" "canımsın" derken nasıl da tatlıydın david. eda çok şanslı.

haa bi de unutmadan, edayla konser sonrasında "aay çok güzeeel, bana öyle yapsa biri düşünmeden evlenirdiiiim" dediğimiz bir olay var. şöyle ki, konserin tam ortasında adamın biri gelip iki küçük not kağıdı bırakır. david'in okuduğuna göre queenie'yi dinlemek için 1000 km uzaktan gelen çiftimiz geç kaldıklarıdan parçayı kaçırmışlardır. tekrar dinlemek isterler. david de çalar. ayayayayay. çok romantiiik.

özet olarak konserden önce "oturup dinliycez işte brazzaville'den sevdiğimiz parçaları, daha ne, çok da eğlenmeyi beklemeyelim" derken, kendimizi çok sıcak, interaktif, eğlenceli, bir konserin içinde bulduk. seyirci istekleri yüzünden listede olduğu halde "star called sun" ı dinleyemesem de zevkten 4 köşe çıktım konserden. star called sun da başka konsere artık.

2 yorum:

radiopanic dedi ki...

david ile geleceğimiz parlak. setlist sana feda olsun, star called sun'ı da ben söylerim david bir akşam bizde toplandığımızda çalar sana şekerim, sen hiiiç kafanı takma. artık bir ayağım amerika'da.

radiopanic dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.