belçika belçika bom bom bom

belçika belçika bom bom bom
şubap şubap bom şubap şubap bom

Çarşamba

kıssadanhisse

dün 11 sularında istanbula ayak bastım.2 hafta uzak kalmanın verdiği coşkunluğun silinmesi sadece 5 dakika sürdü. ilk adımı yarım saat boyunca kalkmayan ve kapısını açık bırakmak suretiyle arka koltukta sünüp kalmama sebep olan servis attı. ardından 275 milyon birikimindeki ey-di-es-el faturamızı öğrendim- daha servis kalkmamıştı bile. herşeye rağmen netametimi koruyup valizlerimi bıraktığım gibi beşiktaştaki sürücü kursuma gittim. cumartesi günkü yazılı sınavım için giriş kartımı almam gerekiyordu. bir de baktım ki 150 milyon borcum varmış, verene kadar da kartı alamazmışım. hayde bre pehlivan. çıktım en yakın garanti bankamatiğine gittim, ne de olsa kiram yeni yatmıştı ve 1 kuruşunu bile harcamamıştım, para gırlaydı. bir de ne öğreneyim? kiracım kaza geçirdiği için masraflarından dolayı kiramı yatıramamış. diğer ay 2 kira veririm diyor. "benim de kiram var, harcım var, borcum var onlar beklemez" dedim de anca kurtarabildim kiranın yarısını. yoksa 3 ay önce kendisinden aldığım senetleri bozdurmak zorunda kalabilirdim. kiranın benim hesabıma yatması 3 saati bulduğu için, sınav kağıdımı alamadan eve döndüm. apartmanı cep telefonumun ışığıyla çıkmaya çalıştım çünkü elektrikler kesilmişti. elektrik kesilmekle kalmamış, kaloriferleri ve sıcak suyumuzu da peşinden sürüklemişti.tam bir "sıçtı cafer bez getir sulu sıçtı tez getir" durumuydu. 2 saat sonra özel ders vereceğim çocuk ve annesiyle tanışmak zorundaydım, 3 saat sonra ise 2 haftadır göremediğim sevdiceğimi özlemle kucaklıycaktım. önce pislik içindeki saçlarımı toplayıp, bize çok yakın oturan özel öğrencime gittim. onların evinde de elektrikler kesik olduğundan mum ışığında romantik bir pazarlık yaptık ve ben 1 saatlik dersi 25 milyona vermeyi kabul ederek müşterime yenildim. üstüne üstlük çocuk tam bir hiperaktifti ve dikkatini toplamak için nasıl bir tavır takınmam gerektiğini de bilmiyordum. yemeğe bile kalmam için ısrar eden müşterimin evinden ayrılıp kuaföre gittim. canını sevdiğiminin elektriği bir tek mahallemizin en pahalı kuaföründe kesilmemiş. 1 saat özel ders vererek kazanabileceğim parayla 15 dakikalık fönümü çektirip kendimi sevdiceğimin kollarına attım. eve dönüdğüm andan itibaren de registration hazırlıklarına başladım. 28 adet b planı oluşturarak advanced english ve türkçe derslerimi seçememe olasılığımı ortadan kaldırdım. yattım uyudum. ev o kadar soğuktu ki kaloriferin üstüne koyduğum yorganımla çadır yapıp, hohlayarak kendimi ısıttım. "çok üşüycem ben bu gece" diyerekten naz yaptığımda "bişi olmaz yat uyu hemen" diye cevap veren sevdiceğim aklıma geldi arada bu defa da hıhlamaya başladım.

sabah kalktım. 10 da açılan registration'a 10.05 sularında girmeyi başardım. tk yı ekledim, tam AE yi de ekliyordum ki hata verdi ve sayfadan atıldım. 10.17 civarında registration sayfama girmeyi başardım ve gördüğüm manzara gözlerimi yaşartmaya yetti. hata verdiği halde 2 dersi de seçebilmiştim. kotası 30 ar olan bu dersleri kapabilmek şansımın döndüğü anlamına geliyordu. okula girdiğim andan beri ilk defa saat 11 olmadan kusursuz bir programı advisor ıma gönderebildim. sonra güneye inip sevdiceğimle buluştum. herşey harikaydı. istanbulu yeniden sevdim adeta. sevdiceğimin aklında ders güzergahıyla ilgili soru işaretleri olsa da mutlu mesut ayrıldık okulumuzdan. yemek yedik. tam eve dönüyorduk ki ayıptır söylemesi benim çişim geldi. arabada kıvrandığımı gören sevdiceğim beni tuvalete yetiştirmek için normalde aklından bile geçirmemesi gereken bir u dönüşü yaptı, tamamlayamadan fosforlu yeşil yağmurluklu bir şahsiyet tarafından durduruldu. sonradan polis olduklarını öğrendiğim bu adamlar ben caminin tuvaletine çişimi yaparken sevdiceğime 2 adet ceza kestiler. ben, boynum bükük, arabada otururken sevdiceğim o soğukta dışarda kaldı ve geri geldiğinde bana hiç kızmadı, kızmayı bırak yüzü hala gülüyordu. günlerdir şanssız olduğumdan dert yanan ben o anda nasıl da şanslı olduğumu anladım. hikayemiz de böylece sona erdi.

Hiç yorum yok: