yastığın üzerine atmış kendini,elinde kitabı etrafa bakıyor.pek hızlı okuduğu söylenemez zaten öyle bir hırsı da yok.etrafındakileri izlemek daha çok hoşuna gidiyor.karşısında Fransız bir baba var.denizden çıkan minik kızını havluyla sarıyor,bir bardak su içiriyor. “ne güzel” diyor içinden dönüp birkaç satır daha okuyor.
.
*“benim babam beni pek sevmez ama sizin kızınız talihli,gerçekten talihli”
.
başını kaldırdığında sabahki konuşmalarından abla kardeş olduklarını anladığı kadınla adama takılıyor gözü,ikisi de nasıl da huysuz,kadının dudakları gülmemekten yerçekimine yenilmiş,sarkmış adeta.adam ise nereden gazete alabileceğini sorarken bile içinizi sıkabilir. “birbirlerinden başka kimseyi bulamazlardı tatile gelmek için zaten,ne sevgili ne eş” diyor,eskiden olsa yaptığı bu iğrenç yorumdan dolayı kızardı kendine, şimdi ise o deniz kıyısında kendisi gibi tek başına olmayan herkese sövebilirdi,yalnızdı,hep öyleydi belki ama yeni fark etmişti.
.
*“sarıl bana gino"
.
“bu deniz yatağı sizin miydi acaba?” genç bir çocuk suratsız kardeşlerden genç olanına soruyor.onların olur mu hiç! Fransız babaya sorsana.Fransız adama dönüyor,el kol hareketleriyle anlaşıyorlar,çocuk deniz yatağını alıp uzaklaşıyor.yattığı yerden kitabına dönerken bu defa yüzünde hafif bir gülümseme var.çok geçmeden yüreği sıkışıyor yine.onu neden tanıyamadı ki,nasıl çözemedi.kitabın caparili ayracını 107. sayfaya koyuyor.
.
*“zdenanın hıçkırıkları giderek artıyor,kimse duymasın diye ağzını yol arkadaşının ceketine dayıyor.”
.
*john berger-düğüne
belçika belçika bom bom bom

şubap şubap bom şubap şubap bom
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder